Dr. Fevzi Özgönül’ün Meydan Gazetesi’ndeki yazısı…
Lise yıllarımın sonuna gelip meslek seçme aşamasına vardığında, baba mesleği olan doktorluk benim için olmazsa olmazlardandı. Büyük bir mutlulukla babama doktorluk mesleğini seçtiğimi söylediğimde bana, “Yemeğinden kalkmayacaksan, uykunu bölmeyeceksen, eğlenceni bırakamayacaksan, bir hasta sana soru sorduğunda cevaplama nezaketi gösteremeyeceksen sakın bu mesleği seçme” dedi. Aile büyüklerinin hepsi doktor olan bir ortamda büyümüştüm. Özel günlerde bile ailemiz bir arada olamazdı. Büyüklerimizden mutlaka birisinin ya nöbeti veya hastanede işi olur, hep bir veya birkaç eksikle yemeğe ve eğlenceye devam ederdik. Ben de hiç tereddüt etmeden mesleğimi seçtim ve bugüne kadar bu ilkelerden ödün vermediğimi düşünüyorum.
Sadece biraz anlayış
Eminim meslektaşlarımın hepsi bu düşünce ve hislerle doktorluğu seçtiler ve görevlerini yapıyorlar. O nedenle “Açılın ben doktorum” diye bir espri vardır. Hiçbir doktor, acil bir durumda doktor olduğunu saklamaz ve her ne şartta olursa olsun ihtiyacı olan kişiye yardımcı olmak için elinden geleni yapar. Dolayısıyla, hastalarımızdan, bir doktorla karşılaştıklarında bu kararla mesleğe başladıklarını düşünmelerini ve anlayışlı davranmalarını istiyoruz.
Bir hasta sosyal, ekonomik, politik vs konumu ne olursa olsun, hekime başvurduğunda, tamamen onun kararlarını kabul etmiş olarak ondan yardım istemektedir. Hasta kişi; sağlık sorununu asla erteleyemez, konu sağlık olunca uğrunda her şeyini tereddütsüz harcayabilir, hekim dışında hiç kimse ona yardımcı olamaz.
Bu yüzden 1973 yılında, hastaları bu zor süreçte korumaya yönelik Amerikan Hastaneler Birliği’nce kabul edilmiş olan bir Hasta Hakları Bildirgesi kabul edildi. Bu bildirgede yazılanlar ülkemizde de geçerlidir ve tüm hastalar bu haklara sahiptir.
Sağlıkta şiddet niye artıyor?
Günümüzde hasta yönünden yapılan birçok iyileştirmeye rağmen sağlıkta şiddet gittikçe artmaya devam ediyor. Burada suçlu doktor, sağlık çalışanları veya hasta değildir. Burada asıl suçlu, ben işimi kaba kuvvetle dahi gördürürüm, sonucunda bana da bir şey olmaz diye düşünebilenlerdir. Maalesef bu görüş, aslında yaşamın pek çok alanında karşımıza çıksa da sağlık sektöründe biraz daha göze batıyor. Çünkü sağlık çalışanı elinden geleni yapsa da başta anlattığım gibi konu sağlık olunca kişi kendisini her şeyin üzerinde haklı olarak görmeye başlıyor.
Unutmayın; hiçbir doktor isteyerek veya bilerek sizin kötülüğünüzü istemez, sizin haklarınıza karşı çıkmasına da kanunlarımız müsaade etmez. Bu nedenle öfkeli davranmak ve kaba kuvvet kullanmak yerine haklı olduğunuz durumlarda yetkili merciler kanalı ile haklarınızı arayın. Doktorunuzdan ve sağlık çalışanlarından sizin için yapmalarını istediğiniz şeyi düşünün, öyle bir hakkınız yoksa öfkelenmek yerine, bu isteğinizi onlardan rica ederek yerine getirmelerini isteyin.
BU 9 HAKKI MUTLAKA BİLİN
- Hastanın saygılı ve insan onuruna yakışır şekilde tedavi görme hakkı vardır.
- Hastaya tanı, tedavi ve hastalığın gidişatı ile ilgili bilgi verilmelidir. Bu bilgi hastaya verilemiyorsa hasta yakınlarına verilmelidir.
- Hastanın, tedavisini yapan doktorun ismini bilmeye hakkı vardır.
- Hastaya uygulanacak her türlü işlemle ilgili hastanın onayı alınmalıdır.
- Hastaların, yasaların izin verdiği ölçülerde tedaviyi reddetme hakları vardır.
- Hastanın, kendisiyle ilgili kayıt ve dokümanların gizli kalmasını isteme hakkı vardır.
- Hastanın eğer tıbbi bir engel, zarar yoksa, kendi kişisel kıyafetlerini giyme, dini veya başka anlamlı simgeleri takma hakkı vardır.
- Hasta, ödeme kaynağı ne olursa olsun hastane faturasını inceleme ve bilgi alma hakkına sahiptir.
- Hasta herhangi bir tıbbi araştırma grubuna dahil edilecekse bunu bilme hakkına sahiptir. Bu çalışmaya katılmama hakkına sahiptir.