Tıpçının Bir Günü

Geçtiğimiz cuma günü fakültemizin 2.sınıfları için yoğun bir gündü. Sabah 8:45’te başlayan derslerimiz bir memurun çalışma saati edasıyla 17:00’a kadar sürdü. Çocuk İstismarı, Klinik Biyokimya, Klinik Mikrobiyoloji ve İmmünoloji, Endokrin Sistem derken bir amfi son dersi zor ettik. Kafa yorgunluğu denen şey bazen vücut yorgunluğundan daha yıpratıcı olabiliyor. Birçoğumuz eve dinlenmeye, birkaçımız dışarıya kafa dağıtmaya giderken, bazılarımız da okulumuzun sadece tıp fakültesi öğrencilerinin girebildiği kütüphanesine gidip vizelere 1 ay kaldığı için çalışmaya devam etmeyi seçti.

Elimde ders notlarım, kitaplarım, anatomi atlasım ve o yoğun ders programının ardından baş ağrıma iyi geleceğini umduğum kahvem ile kütüphaneye girdim. Kafamın içindeki “Konular yetişecek mi acaba?”lar, “Vizelerden sonra finallere kadar günü gününe çalış Betül cidden bak iş ciddi!”lerle yerime yerleştim, kitaplarımı açtım. Son enerji kırıntımla çalışmaya başlamaya hazırım artık. Kafamı kaldırdım. Benimle beraber salonda kafasını kitaptan kaldırmadan harıl harıl çalışan temel bilimler öğrencilerine ve üstlerinde önlükleri ile okul derslerine ek bir yandan da TUS’a çalışan klinik öğrencilerine baktım. O an geleceğimi gördüm. Çalışmak…

Yazının devamını okumak için tıklayın…

Bunu Okudunuz mu?

Tıp eğitiminde taş devri: ‘Öğrenci çok altyapı yok’

Genel Sağlık-İş, ülkede verilen tıp eğitimiyle ilgili çalışma yaptı. Ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar, ülkenin dört …

Koronavirüs nedeni ile tıp öğrencilerine simülasyonla tıp eğitimi

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi preklinik öncesi dönem öğrencileri, klinik ortamlarda uygulanması gereken ve koronavirüs nedeni …