Doktorlarda Karojisatsu tehlikesi!

Karojisatsu: Fazla-Aşırı-Yoğun Çalışmaya Bağlı İntihar / Özlem Özkan

Karojisatsu, işçinin ≥4 haftada ortalama ardı ardına ≥65 saat ya da ≥8 haftada ardı ardına ≥60 saat aşırı-yoğun-hızlı çalışması sonucunda, muhakeme yeteneğini kaybetmesi ve genellikle depresyona girmesini takiben ortaya çıkan intihar ya da intihar girişimidir. Dünyadaki ilk örnek, Japonya’da mahkemeye taşınan, “Dentsu Karojisatsu Davası”dır. Dentsu şirketinde çalışan bir işçi uzun çalışma saatlerine bağlı tükenme sonucunda, 1991 yılı Ağustos’unda intihar etmiştir. Ailesinin açtığı dava sonucunda, uzun çalışma saatleri ile intihar arasındaki ilişki mahkeme kararıyla yasal olarak kabul edilmiştir. Bir başka ifadeyle, işçi sağlığı ve güvenliği literatürüne yeni bir iş kazası eklenmiştir.

Son yıllarda, ülkemizde sıklıkla sağlık emekçileri başta olmak üzere, farklı iş kolundaki işçilerin intiharlarına ya da intihar girişimlerine tanıklık etmekteyiz. Ne yazık ki bu durum, gerek hâkim medya, gerekse sermaye sınıfının aktörleri tarafından işçilerin özel yaşamlarındaki olumsuzlukları, bireysel risk faktörleri, ters nedensellik ve kültürel özelliklerle açıklanmaktadır. Oysa, işçi intiharlarının temel nedeni, kapitalizmin 1970’li yıllarda tekrar yaşadığı yapısal krizi aşmak için üretim sürecini yeniden yapılandırmaya dönük yaşama geçirdiği esnek üretim uygulamalarıdır. Bu uygulamalarla işçiler, fazla-aşırı-yoğun, monoton, geçici, sözleşmeli, taşeron, güvencesiz, prekaryal vb. olarak çalışmaya başlamıştır.

Esnek üretim uygulamalarının sonucu olarak, fazla-aşırı-yoğun çalışmaya bağlı intihar ilk kez Japonya’da, 1985 yılında “Karojizatsu” adıyla nitelendirilmiştir. Çoğu zaman, fazla çalışmadan kaynaklanan intihar, iş ile ilgili intihar, işyerinde intihar, fazla çalışmaya bağlı intihar, fazla çalışmanın bir sonucu intihar ve işle ilgili depresyon olarak da adlandırılmaktadır. Karojisatsu davalarında uzmanlaşmış bir avukat olan Kawhito’ya göre ise bu “Kaishaism” (şirketçilik) intiharıdır.

Fransa’da iş kazası olarak kabul edilen ilk vaka, 2005 yılında bir nükleer santralde çalışan yöneticinin intiharıdır. Bugün sadece Japonya, Fransa, Avustralya, Birleşik Krallık’da, aşırı çalışma sonucu ortaya çıkan intiharların bazıları iş kazası olarak kabul edilmektedir. Özellikle taşeron işçilerin intiharları iş kazası olarak bildirilmemektedir. Durum böyle olunca, işçilerin işe bağlı intiharı ya da intihar girişimi kayıt altına alınmamakta, işçiler işten atılma korkusu nedeniyle bunu gizlemekte ya da konu hakkında bilgi sahibi değilse, semptomları fark edememektedir. Örneğin, Japonya’da işe bağlı intihar girişiminde bulunanların yarısı bir psikiyatriste başvurmamıştır. Çin’de Foxonn şirketinde işe girişte işçilere, eğer intihar ederse bunun işyeri kaynaklı olmadığına dair sözleşmeler dahi imzalatılmaktadır.

Tüm bu sınırlılıklara karşın, Karojizatsu morbiditesi ve mortalitesi tehlikenin ciddiyetine işaret etmektedir. Japonya’da 1999 yılında 11, 2001 yılında 31, 2008 yılında 66, 2008 yılında ise 167 Karojizatsu vakası görülmüştür. Bu nedenle, 1998 yılında üç, 2001 yılında 31, 2006 yılında da 65 işçi (2006 yılında Japonya’da kayıtlara geçen toplam intiharların %5’i) hayatını kaybetmiştir. Yine Japonya’da 1996-2005 yılları arasında en az beş hekim (cerrahi, pediyatri, anestezi, dahiliye uzmanı ve stajyer doktor) işe bağlı intihar girişiminde bulunmuştur. Bu nedenle, üç yılda 2.2 kat artış göstererek, 2005 yılında 42 sağlık emekçisi hayatını kaybetmiştir. Birleşik Krallık’ta her yıl çalışma yaşamına bağlı 100’ün üzerinde intihar girişimi olduğu tahmin edilmektedir. Fransa’da 2008–2010 yılları arasında Telekom şirketinde 34 işçi birbiri ardına intihar etmiştir. Yine Fransa’da Renault ve Peugeot fabrikalarında, 2007 yılında Avustralya’da telekomünikasyon işçilerinde işe bağlı intiharlar görülmüştür.

Esnek çalışmaya bağlı aşırı, yoğun, uzun, tekdüze, monoton, iş baskısı, geçici çalışma, tele çalışma, düşük ücret, ücretsiz fazla mesai, performans sistemi, yüksek denetim ve kontrol altında çalışma, 40 yaş ve üzeri işçiler, erkekler, sağlık çalışanları, yöneticiler, mühendisler, postacılar, medya çalışanları, temizlik, inşaat, fabrika işçileri, işe ait sorumlulukları fazla ve işle ilişkili psikolojik stresi olanlar önemli risk gruplarıdır. Örneğin, Kanada’da 2003 yılında yürütülen bir çalışmada intihar girişimi yarı zamanlı çalışanlarda tam zamanlı çalışanlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Karojisatsu’nun ayırt edici özelliklerinden biri, işçinin, intihar öncesindeki çalışma saatlerinin özellikleridir. Bu işçiler genellikle ≥4 haftada ortalama ardı ardına ≥65 saat ya da ≥8 haftada ardı ardına ≥60 saat çalışmaktır. Diğeri, intihar öncesinde aşırı- yoğun-hızlı çalışma, işsizlik ya da işsizlik riskidir. Bir diğeri, kişinin işyerindeki görevlerini yerine getirecek düzeyde olmamasıyla suçlanmasıdır. Oysa bu işçilerin önemli bir bölümü, çalışkanlığı, yüksek düzeyde görev ve sorumluluk duygusu olan işçilerdir. Bir diğeri ise intihar etmeden önce ailelerine ve şirketlerine “çok fazla sıkıntı” verdikleri için hissettikleri vicdan azabını dile getiren ve adeta özür dilediklerini ifade eden mektuplarıdır. Bu mektuplarda, aslında belki de ölümlerinin temel sorumlusu olan, işyeri ile ilgili durum ve kişilere yönelik herhangi bir suçlama ya da kızgınlık cümleleri ya hiç bulunmamakta ya da nadiren belirtilmektedir.

Kapitalizmin ve onun emek sürecindeki modeli olan esnek üretimin sağlığa zararlı olduğu bilimsel çalışmalarla da ortaya koyulmuştur. Karojizatsu da bunun kanıtlarından sadece birisidir. O nedenle, hâkim yaklaşımın tersine, işçi intiharları söz konusu olduğunda, yukarıda belirtilen çalışma koşullarının, risk gruplarının değerlendirilmesi konu ile ilgili “gerçeğin bilgisine” ulaşmamızda önemli bir kilometre taşı olacaktır.

Özlem Özkan
[email protected]