Olumsuz şartlar tıp öğrencilerinin cerrahiyi tercih etmelerini engelliyor

Türk Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Seher Demirer: Olumsuz şartlar genç hekimlerin cerrahiyi tercih etmelerini engelliyor

Tıbbın temel branşlarından olan cerrahinin son yıllarda tıp fakültesinde en son tercih edilen branşlardan biri haline gelmesi, yakın bir gelecekte ameliyatlarla ilgili sıkıntılar yaşanacağının sinyalini veriyor. Son TUS tercihlerinde tıp fakültesi mezunlarının birinci sıradaki tercihi dermatoloji, olurken, kalp damar cerrahisi 25, kadın hastalıkları ve doğum 26, genel cerrahi 29, beyin cerrahisi 30, çocuk cerrahisi 31, göğüs cerrahisi ise 33. sırada tercih edildi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da önceki gün yaptığı “Özellikle riski düşük olan, hastayla fazla meşgul olunmayan; cildiye, fizik tedavi ve radyoloji gibi branşların daha çok tercih edildiği, ama beyin cerrahisi, kalp damar cerrahisi gibi kadın doğum gibi meşakkatli, adli sorunları da beraberinde olan branşların tercihinin daha aşağılarda olduğunu görüyoruz. Bunun ülke için hayra alamet olmadığını hepimiz söyleyebiliriz ” şeklindeki tespiti, problemin önemine bir defa daha dikkat çekti. Cerrahi branşların tıp öğrencileri tarafından hangi sebeple tercih edilmediğini Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Seher Demirer ve Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Ömer Kurtipek Türkiye Gazetesinden Ziyneti Kocabıyık’a anlattı. 

AĞIR ŞARTLARDA ÇALIŞIYORUZ

Özellikle genel cerrahi branşının çalışma şartlarının son derece ağır olduğunu söyleyen Prof. Dr. Seher Demirer, yaşanan problemleri şöyle dile getirdi:

Çok fazla nöbet tutuluyor. Nöbetler yoğun geçiyor. Dahili branşlarda da nöbetler var ama cerrahi kadar yoğun değil. Ancak her ikisi de nöbetten eşit ücret alıyor. Bazı kurumlarda hekim yetersizliğinden dolayı nöbet ertesi izin olmayabiliyor. Cerrah, nöbet tutuyor ertesi gün yine mesaiye gelip ameliyatlara devam edebiliyor. Bir genel cerrahi asistanı, mesaisi 08.30’da başlıyorsa, işe 05.30-06.00 arası geliyor. Çünkü önce 40-50 hastayı dolaşıyor pansumanlarını yapıyor; yarasını açıyor; tedavilerini kontrol ediyor. Ondan sonra ameliyatlar başlıyor. Mesainin 17.00’de bitmesinin ehemmiyeti yok. Ameliyat 20.00’de bitse ameliyathaneden o saatte çıkabilirsiniz. Daha sonra nöbetçi olun ya da olmayın ameliyattan çıkan hastaya vizit yapacak tedavi düzenleyeceksiniz. Yani evinize gidebileceğiniz saatin sınırı yok.

AYRICALIĞI YOK SORUMLULUK ÇOK

Ücret ve özlük hakları açısından cerrahi branşlarda görev yapan hekimin, daha düşük eforla çalışan diğer meslektaşlarından farkı olmadığına işaret eden Prof. Dr. Demirer “Cerrahi insanın vücut bütünlüğüne müdahale edilen bir alan. Göğüs kafesini açıyor organını çıkarıyoruz. Bazen kaçınılmaz olarak sizin öngördüğünüz ancak engelleyemediğiniz olumsuz sonuçlar meydana geliyor. Olay yargıya intikal ettiğinde yüklü tazminat davaları açılabiliyor. Cerrah bunu da göğüslemek zorunda. Ya da hasta yakını ile karşı karşıya kalıyor ve şiddet görüyor” şeklindeki sözleriyle içinde yaşadıkları olumsuzlukları aktarıyor.



CERRAH YILGIN, ÖĞRENCİ TERCİH ETMİYOR

Cerrahi branşlarda faaliyet gösteren hekimlerde yılgınlık yaşandığını belirten Demirer, “Bu durumu gören genç hekim adayları da ‘Niye ben böyle bir meşakkati çekeyim? Başka bir branş tercih ettiğimde daha az nöbet tutacağım, evime düzenli saatlerde gidebileceğim, yaptığım iş yüzünden davalık olup ağır tazminatlar ödemeyeceğim. Üstelik onlarla aynı parayı alacağım’ diyerek cerrahiyi tercih etmiyor. Onları suçlayamayız” dedi.

CERRAHLAR NE İSTİYOR

Prof. Dr. Seher Demirer, cerrahi branşların yeniden tercih edilebilir olması için göz önüne alınması gereken noktaları şöyle sıraladı:

Cerrahi ihtisas veren uzmanlık eğitiminin yapıldığı kurumlardaki çalışma şartları, görev yapılan ortamlar düzeltilmelidir. Mesailer ve nöbetler daha özendirici olarak düzenlenmelidir.
Performanstaki adil olmayan durum düzeltilmelidir. Ağır iş yükü olan ve risk alan cerrahi alana daha tatmin edici ücretler verilmelidir.
Adli ve idari davalara işin ehli hukukçular bakmalıdır. Bu konulardaki davalar özelleşmiş hakimler ve avukatlar tarafından takip edilmelidir.


PERFORMANS SİSTEMİ ADİL DEĞİL

Uygulanmakta olan performans sisteminin de adil olmadığını belirten Prof. Dr. Demirer “Sizin yaptığınız ameliyata derecesi, zorluğu, zamanı, komplikasyon düzeyi ile hiç eşit olmayan küçük cerrahi branştan başka bir ameliyatla aynı puan veriliyor. Ya da dahili branşın yaptığı bir tedaviyle aynı puanı veriliyor. Bir mide çıkarma ile çok sorunsuz basit bir cerrahi aynı puanda tutuluyor. Doktor niye genel cerrahi istesin? Genel cerrahinin ürettiği işlerin puanları performans sisteminde çok düşük. Türk Cerrahi Derneği olarak bu işin üzerinde duruyor ve SGK ile bir araya gelmeye çalışıyoruz. Maalesef henüz sonuç alamadık. Bu durum genç hekimlerin beyin cerrahisi yerine daha risksiz cerrahileri tercih etmesine sebep oluyor” dedi.

DEFANSİF TIP GELİŞTİ

Olumsuz şartlar ve bir problem yaşanması durumunda karşılaşılan ağır yargılama sürecinin küçük ölçekli hastanelerde görev yapan cerrahların, yapabilecekleri ameliyatları daha büyük merkezlere yönlendirmesine sebep olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Seher Demirer “Büyük merkezlerde hasta yoğunluğunun ve hasta memnuniyetsizliğinin artmasına sebep oluyor, çünkü hizmet aksıyor” dedi.

SAĞLIĞI BEKLEYEN TEHLİKE

Büyük ameliyatları düşük puan alan öğrenciler yapacak

Cerrahlarla birlikte ameliyathaneye giren anestezi uzmanlarının da benzer problemler yaşadığını anlatan Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Ömer Türkipek “Anestezinin de ciddi problemleri var. Bizler sabah 08.00 akşam 20.00 günde 12 saat çalışarak haftada en az beş gün görev yapıyoruz. Buna karşılık geçenTemmuz ayında SUT’da anestezi ücretleri yüzde 25 düşürüldü. Yaptığımız işin karşılığını alamadığımız gibi vatandaşın açtığı davalarla karşı karşıya kalıyoruz. Tazminat sarmalına giriyoruz” dedi.

TUS’ta ilk 100’e giren daha çalışkan öğrencilerin hastayla daha az karşı karşıya kalacağı, daha risksiz alanları tercih ettiğini hatırlatan Prof. Dr. Türkipek beyin cerrahisi, kadın doğum, genel cerrahi gibi alanlara ise bunları 10. ya da 15. tercihine yazan daha az başarılı, daha düşük puanlı öğrencilerin gireceğini belirterek “Gelecekte ameliyat olmak için iyi bir ekip bulamayabiliriz” dedi.

Mesleki uygulamalar karşısında tazminat ödeyen tek kamu çalışanı grubun hekimler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Türkipek “Hakimler, savcılar ya da başka bir kamu çalışanı meydana gelen bir olumsuz luktan dolayı tazminat ödemiyor. Herhangi bir olumsuzlukta mesleki sorumluluk sigortası 800 bin TL’yi karşılıyor. Oysa milyarlık davalar açılıyor. Bunu hekim ödemek zorunda kalıyor. Ayrıca kamuda sigorta pirimlerimizin yarısını biz ödüyoruz yarısını devlet. Özel sektörde tamamını hekim ödemek zorunda kalıyor” diye konuştu. Prof. Dr. Türkipek çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

SİGORTA LİMİTLERİ ARTMALI

Mesleki sorumluluk sigorta limitlerinin artırılması, pirimleri kamu kuruluşlarında devletin özelde ise sağlık kuruluşlarının ödemesi gerekir.
SUT’ta göre belirlenen fiyatların artırılması lazım.
Performans sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekir. Sağlık Bakanlığı bununla ilgili çalışmalar yapıyor. Kısa sürede sonuçlanmasını bekliyoruz.
 

“Performans sistemi üzerinde çalışıyoruz”

TUS’ta cerrahinin daha tercih edilebilir hale gelmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü söyleyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, performans sisteminin bu şekilde uygulanmasını doğru bulmadıklarını belirterek “Performans düzenlemesi üzerine de çalışıyoruz. Onu da birkaç ay sonra açıklamış oluruz. Performansta biraz daha farklı kriterler devrede oluyor olacak. Yani özellikli, nitelikli, meşakkatli, beceri gerektiren işlerle, müdahalelerle ilgili performansın farklı şekilde devrede olması gerekiyor. Riski düşük olan ve bulunduğu yerden puan toplayarak elde edilen performansın hakkaniyetli olduğuna inanmıyorum. Bunun sebeplerinden bir tanesinin bu olduğuna inanıyorum. Bunun dışında özellikle adli olaylar son dönem ciddi bir sıkıntı haline gelmeye başladı. Birçok avukatın hastadan ücret talep etmeden harekete geçtiğini, bu noktada müdahale yapan hekim ile ilgili bunu iş edinen avukatların olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla bu istismarı da önleyen bir düzenleme yapılması gerektiğine inanıyorum. Düzenlemeler yapıldığında beyin cerrahisi de tercih edilebilir olur, kadın doğum, onkolojik ve cerrahi branşlar da tercih edilir” dedi.

Bunu Okudunuz mu?

75 yaşında yeniden tıp öğrencisi oldu

Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığının düzenlediği 2018-2019 Akademik Yılı Beyaz Önlük Giyme Töreni gerçekleştirildi. Törende …

Denizde kaybolan tıp öğrencisi hala bulunamadı

Serinlemek için girdiği denizde akıntıya kapılarak kaybolan tıp fakültesi öğrencisi Hüseyin Topşir’i arama çalışmalarından bugün …

1 yorum

  1. "anne, baba, ben tıp fakültesini kazandım! doktor olacağım inşallah."

    KESİNLİKLE DOĞRU. mesela ben, ilkokuldan beri cerrah olmak istiyordum. tıp fakültesine cerrah olmak için girdim. hatta mezun olduktan sonra bile bunu istiyordum. ANCAK, mezun olduktan sonra pratisyen devlet hastanesi acil servisinde çalıştığım 11 ay boyunca o kadar hırpalandım ki, 2 kez beyaz kod vermek durumunda kaldım, çok çok daha fazla hakareti sineye çektim, yemeği bile 10-15 dk.da yiyip koşturarak geri döndüm, 24 saat boyunca 3 saat istirahat etme fırsatı bulsam sevineceğim kadar insanlık dışı bir tempoda çalıştım da çalıştım… birkaç kez hasta şikayetlerine savunma yazdım, bir kez soruşturma geçirdim (göreve başladıktan sonraki 10 gün içerisinde, yani REFAKAT NÖBETLERİMDE uzmanımızla baktığım bir hastanın 8 ay sonra canının sıkılıp benimle uğraşmak istemesi üzerine) vs vs…. sabaha kadar yazabilirim. rapor vermediğim için mesleğime, onuruma yapılan hakaretleri mi anlatayım, raporlu ilaçlarını aile hekimi ya da poliklinikten değil de acil servisten yazdırmaya çalışan yaşlı amcaların tehtidlerini mi anlatayım, şikayeti, kanaması olmadığı halde yani rutin INR takibini acilden yaptırmaya alışan hastaları mı, acil laboratuvarını bu şekilde meşgul edemeyeceğimi söylediğim için bana tüküren adamı mı anlatayım, sınava girmeyip rapor isteyenleri, tatilini uzatmak isteyip rapor isteyenleri, hasta ziyareti için şehir dışından gelip rapor isteyenleri mi, milli eğitim bakanlığının cumartesi günü yaptığı eğitim için rapor istemeye gelenleri mi anlatayım, kimi anlatayım bilmiyorum ki… yatalak olmadığı halde devletin ambulansını servis sanıp ambulansla eve gitmek isteyenleri mi, serum istiyorum diye tutturup sınırlı sayıda yatağımız olduğunu belirttiğimizde ısrarlarıyla bunaltan ya da bağırıp çağırarak gidenleri mi… bunun sonucunda yine gerçekten hasta olanların sırada beklediğini, yine gerçekten hasta olanları yatıracak yer bulamayıp sandalyede bekletmek durumunda kaldığımız gerçeklerini mi…
    şunu da belirtmek isterim ki sorun çıkaran insanlar, toplam hastaların %1 kadarı. yani bu %1’lik kesim, diğer %99’luk kesimin, artı personel, güvenlik görevlisi, hastane polisi, hemşire, sekreter, doktor olmak üzere herkesin huzurunu bozuyor. sonra ne oluyor peki? üstüne bir de şikayet ediyor… 🙂 savunma yazan biz oluyoruz. trajikomik…
    sorun çok… biliyorum, bir de çözüm önerisinde bulunmam gerekiyor, değil mi? ben bulduğum çözüme gelmeden önce, gündemdeki diğer çözümleri yazayım:
    1- doktoru darp et, ya da direkt öldür.
    2- uzman kadrosu açma, açlıktan ölmek istemeyenler mecburen acil hekimi olsun. sonra da doktor eksiğimiz var deyip doktor ithal et. mezun olan tüm hekimleri “ya acil, ya aile hekimliği uzmanı olursunuz, ya da pratisyen kalırsınız, yani yine acil doktoru olursunuz.” politikasına kurban et. ülkede uzman doktor yok neredeyse… kadrolar o kadar az ki…
    hıı… pardon, sağlık bakanlığı kadrosunu unutmuşum. hani sonradan verdiği maaşı geri isteyen kadro. sanki çalışmadan almışız gibi…

    peki ben neden cerrah olayım? bana dava açılsın diye mi? hayatım boyunca tazminat ödeyeyim diye mi?

    Biz doktoruz doktor. makale yazmak yerine savunma yazıyoruz habire.. yazık ya yazık… bu ülkeye yazık. Türkler nobel ödülü alamaz mı? Alır. alır da, yurt dışında çalışarak alır. gerçekten, nobel ödülü alan Türklerin hep yurt dışında yaşıyor olması bir tesadüf mü? bunda bir gariplik yok mu?
    benim çözümüm ne?
    bir kere, doktorlarla barışın. doktorları sevin. “ama bi kere böyle oldu, bi kere bana şöyle davrandı..” demeyin. her meslekte iyi de var, kötü da var. yeter artık. BİZ BİRİZ. hepimiz canla başla bu ülke için, birbirimiz için çalışıyoruz. herkes ANLAYIŞLI olmaya çalışsın. ya doktorlar da insan… hepimiz insanız. hiçbirimiz uzaydan gelmedik. doktor dediğin, çalışsın, kazansın diye canını dişine takarak okuttuğun EVLADIN. çalıştı, kazandı, doktor oldu, elinde geleni yapmaya çalışıyor hala. nerde hata yaptık biz? annemizin babamızın öğretmenlerimizin sözünü dinleyip ders çalıştığımız için mi? o hakaretleri hak edecek ne yaptık, ne?
    bunun kazananı yok. hepimiz kaybediyoruz, görmüyor musunuz? BARIŞALIM, TAMAM MI? BİRBİRİMİZE İYİ DAVRANALIM. SAKİN OLALIM.
    TUS’ta adaletli kadrolar açalım. onu arttır, diğerlerini azalt olmuyor işte. olsaydı şimdiye kadar olurdu. bırakalım da her hekim, istediği, zevk aldığı branşta çalışsın. normal şartlarda, bu ülkede, aile hekimi olmak isteyen de var, acil hekimi olmak isteyen de var, beyin cerrahı olmak isteyen de var zaten. sayımız da çok fazla.
    ben hala inanıyorum. İNŞALLAH bu günler geçecek.

    VESSELAM.

    NOT: bu yazıyı tus sorularına baktıktan sonra yazdım. canım çok yanmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.