Tıpta “yeni kuşak”, merak tohumlarının “doktrine dönüşecek” filizleri

Geçtiğimiz iki haftayı İstanbul Tıp Fakültesi 3. Sınıfı’nı bitirmiş öğrencilerinden gelen talep üzerine “tıbba farklı bir bakışın da mümkün olduğunu” anlatan bir programı uygulayarak geçirdik. Programa ilişkin talebin ortaya çıkış gerekçesi, geçen sene farmakoloji (ilaç bilimi) derslerinin birkaç saatinde aktarmaya çalıştığım düşünce biçimiydi. Siz bu düşünce biçimini bu sayfalarda kısmen okuyorsunuz. Öğrenci arkadaşlarımızın talebi; düşüncenin yeniden gözden geçirilmesi, görsellerle anlatılabilir hale gelmesi, ama özellikle onlardan gelen yorumlar sayesinde tartışılabilmesi açısından çok çok değerliydi, kendilerine müteşekkirim. İstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığı ve Anatomi Anabilim Dalı eğitim dersliklerini mükemmelen koordine etti, ayrıca teşekkür ederim.

Öğrenci arkadaşlarımızla tıbba ilişkin konuları olabildiğince detaydan arındırıp, bugüne dek dikkatlerden kaçmış olduğunu gördüğüm noktalara vurgu yaparak, “canlılık, canlılar arası ilişkiler, yaşam ve bunlar zemininde şekillenen bir sağlık – hastalık ilişkisi” çerçevesinde irdeledik.

  • Onlara deneysel sistemin esasında basit, ama düşünce arka planını oluşturmanın meşakkatli olduğunu anlattım.
  • Bitki ya da hayvan fark etmez, iç içe geçmiş sistemler olduğunu, tıpta bunca araştırmaya rağmen esasa yönelik mesafe kaydedilememesinin “tıbbın bir doktrininin bulunmamasından” kaynaklandığını dilim döndüğünce ifade ettim.
  • Tıbbın en az iki bin beş yüz yıllık geçmişini birlikte irdeledik, ülkemizin dünyadaki yerini tartıştık.
  • Tıbba ilişkin pratik çalışmanın da aslında zor olmadığını sakatatçıdan edindiğimiz kalpleri inceleyerek hep birlikte gördük. Dahası bir cerrah arkadaşımız da eğitime katılarak onlara ilk cerrahi dikişlerini atmayı öğretti.

  • Elbette sadece tek taraflı bir anlatım olmadı, “karşılıklı etkileşim” (interaktif) olmakla kalmadı, genç öğrencilerimiz de tıpla ilişkili bir sunum hazırlayarak kendi bakış açılarını yansıttılar, ben de onlardan çok şey öğrendim.

Velhasıl bu iki haftalık çalışmamız, sanırım hayatım boyunca gerçekleştirdiğim en iyi şeylerden biri oldu. Programın sonunda bana okumam için çok değerli bir kaynak verdiler; Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin (Kaddesellahu sırreh Ü’l-aziz) Marifetname’si (Çelik Yayınevi).

Ama yazdıkları hitap da bir o kadar değerliydi: “İnsan, varlığının neye tekabül ettiğini bilmek ihtiyacında. İşte bu “hayatı anlama” gayesinin tezahürünü insanlığın ortak ilim birikimi olarak görüyoruz. Eskiler “merak ilmin hocasıdır” dermiş. İçimize ektiğiniz merak tohumlarıyla, bizlere yeni bir bakışla dünyayı anlamanın yolunu gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.” Yaz Kursu 2016

Sözün özü, böylelikle tıbba ilişkin bütüncül ve tutarlı bir doktrini yazmak ve her şey gibi giderek dejenere olan tıp etiği, hekim-hasta ilişkilerini yeniden “değerlemek” adına hep birlikte yola çıktık.

Fotoğrafa lütfen çok iyi bakın, tıpta bir “yeni kuşak” şekillenmektedir, biz de onları bilgi ve deneyimle donatmak adına elimizden geleni yapacağız.

Yavuz Dizdar Kimdir?

Yavuz Dizdar 1964’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki orta eğitimini 1982’de; İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki eğitimini 1988’de tamamladı. Tıp eğitiminin ardından, o yıllarda Siirt’e bağlı olan Batman’da yaklaşık bir yıl mecburi hizmet yaptı. 1989-1992 yıllarında İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı’nda ilaç bilimi üzerine, 1992-1996 yıllarında Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’nda kanser üzerine uzmanlık eğitimini tamamladı. Bu eğitimlerinin yanı sıra İstanbul ÜniversitesiOnkoloji Enstitüsü’nde kanser biyolojisi ve immünolojisi doktorası unvanını aldı. Halen aynı enstitüde radyasyon onkolojisi uzmanı olarak çalışmaktadır.

Tıbbi çalışmalarına paralel olarak 1994’ten bu yana Dünya Gazetesi’nde sağlık ekonomisi ve politikası konusunda yazılar yazmaktadır. İstanbul Üniversitesi’ne ve üniversiter eğitime yönelik yazılarının yer aldığı Fakülte dergisi 2008 yılından beri yayın hayatındadır. Derginin bütün sayılarına www.fakultedergisi.com adresinden erişilebilir.

Bireysel çalışmalarının amacı bilimde yeni düşüncenin desteklenmesidir. Faaliyetlerinin bütünü “hakkaniyetli, bağımsız ve sürdürülebilir bir yaşam” başlığı altında özetlenebilir.

Kaynak

Bunu Okudunuz mu?

Tıp eğitiminde taş devri: ‘Öğrenci çok altyapı yok’

Genel Sağlık-İş, ülkede verilen tıp eğitimiyle ilgili çalışma yaptı. Ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar, ülkenin dört …

Koronavirüs nedeni ile tıp öğrencilerine simülasyonla tıp eğitimi

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi preklinik öncesi dönem öğrencileri, klinik ortamlarda uygulanması gereken ve koronavirüs nedeni …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.